top of page

CAPTAIN FANTASTIC: BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN…

  • Yazarın fotoğrafı: Gözde Dikmen
    Gözde Dikmen
  • 13 Şub 2021
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 21 Ağu 2021

"Eğer hiç umut olmadığını farz edersen, hiç umut olmayacağını garantilemiş olursun. Eğer özgürlük için bir iç güdünün olduğunu farz edersen, bir şeyleri değiştirme şansın olur, daha sonra dünyayı daha iyi hale getirmek için katkıda bulunma olasılığın var."

Noam Chomsky


(Dikkat spoiler içerir.)

Kariyerine ‘Twelve Monkeys’, ‘American Psycho’, ‘Face Off’ gibi filmlerde oyunculuk yaparak başlayan ve sonra bu kariyere televizyonda devam eden Matt Ross; 1997 ve 2009 da çektiği iki kısa metrajlı filmin ardından ilk uzun metrajlı filmi ‘28 Hotel Rooms’ 2012 yılında gösterime girdi. Bu filmle o yıl Sundance Film Festivali’nde dikkatleri üzerine çekti.


Hem senaryosunu yazdığı hem yönettiği 2016 yapımı, dünya prömiyerini Sundance Film Festivali’nde yapan, Cannes Film Festivali’nde ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünde ‘En İyi Yönetmen’ ödülünü alan ‘Captain Fantastic’ bir yol ve büyüme hikayesi. Altı çocuğuyla birlikte ormanda kendi kurdukları alan içinde, yaşamlarına kapitalizme direnerek, yozlaşmış sistemden uzak durarak ve bir arada kalarak, inandıkları doğrular çerçevesinde devam eden, toplumun alışagelmiş bayram ve tatillerini değil kendi bayram ve tatillerini kendileri belirleyen bir ailenin, hem dramatik hem de naif hikayesini anlatıyor yönetmen Matt Ross.

Ben Cash (Viggo Mortensen) ve eşi Leslie (Trin Miller) 6 çocuğu ile birlikte kapitalizme karşı izole bir hayat kurmuşlardır. Çocuklarının hem bedensel hem entelektüel eğitimlerini yaşadıkları ormanda verirler. İsimlerinin dünyada bir eşi olmayan Bodevan, Zaja, Kielyr, Vespyr, Rellian ve Nai okul sisteminin dayattığı ezberci eğitimin aksine her şeyi okuyarak, tartışarak, sorgulayarak ve hiçbir sansür olmadan öğrenirler.


Başkaldırdıkları Düzenle Karşılaşmak…

Bir süredir hasta olan ve ailesinin yanında tedavi gören Leslie’nin ölüm haberiyle yıkılan, onu kendi istediği gibi uğurlamak için yolculuğa çıkan ailenin en büyük sınavı başkaldırdıkları düzenle karşılaşmak olur. Leslie ile birlikte bu düzenden/sistemden itinayla uzak tutmak için çalıştıkları çocuklarının ‘Nike’, ‘Adidas’, ‘Cola’ gibi kapitalizmin en bariz örnekleri ile daha önce hiç tanışmamış olması, Ben için temiz kalmanın kanıtı iken, toplum tarafından ‘çocukların hakkı olan hayatın çalınması’ olarak adlandırılır.


Dış dünyaya çıktıları bu yolculukta artık kurdukları düzenin adım adım yıkılışına şahit olan bir baba ve kendi öğrendikleri doğruları sorgulayan çocuklar vardır. Toplum Ben’in, çocukları eğitim tarzını sonuna kadar eleştirirken, alternatif bir yol da sunamazlar. Çünkü pek çok sahnede şahit olunan bariz bir gerçek vardır; çocuklar, normal okul eğitimi alan ve sosyal olan çocuklara göre çok daha donanımlıdır.

Leslie’nin ölümüyle bir eş ve anne kaybeden aile üyeleri, toplum içine çıktıklarında kaygıları da onlarla birlikte su yüzüne çıkar. Noam Chomsky’i dünyaya bakışlarının ana merkezi konumuna koyan, hatta tüm dünyanın yaptığı gibi Noel kutlamak yerine, onun anısına ‘Noam Chomsky Günü’ düzenleyen, bilgiyle beslenen çocuklar, kendileri dışında birileriyle iletişim kuramadıklarında, kitaplarda ki teorik bilgi dışında da, dünyada deneyimle gelen pratik bir bilgi de olduğunu görürler.


Bir İnsanı ‘İyi’ Yapan ‘Dini’ İnancı Mıdır?...

Ben ve Leslie, çocukları dini dogmaların dışında bilimsel bir eğitime tabi tutar. Filmin kuşkusuz en iyi sahnelerinden biri kilise sahnesidir. Dini, kilise gibi bir yerde sorgulayacak kadar cesur olan bu sahnede, sevdikleri insanı kendi tarzlarıyla, kendi hayat bakışlarıyla, renkli kıyafetlerle uğurlamaya gelen aile ve toplum arasında yaşananlar, şu soruları sordurur: ‘Dini inanışı olmayan bir insan, istekleri (vasiyeti) görmezden gelinerek neden toplum baskısı yüzünden dini bir törenle uğurlanır?’, ‘Bir insanı ‘iyi’ yapan ‘dini’ inancı mıdır yoksa yaşarken yaptığı, geride bıraktığı, güzel hatırlanmasını sağladığı iyi şeyler midir ?’.

Dinlere yapılan göndermeler, İnsan Hakları Bildirgesi, faşizm ve kapitalizm tanımı her fırsatta dile getirilir. Hollywood filmlerinde klişe olarak görülebilecek ‘Mutlu Aile’nin devamını sağlayan ‘Baba’ figürünün aksine Ben, çocukları için büyük mücadeleler veren biri değildir, hatta gerektiğinde kendi yaptıklarını sorgulayacak karakterdedir. Zaten çocuklar da tüm hayatları boyunca aldıkları eğitimle kendi kararlarını verebilecek ve yollarını çizebilecek bireylerdir.


‘Nereye Gidiyoruz?’…

Hayata karşı duruşlarını tamamıyla Noam Chomsky’den ilham alan aile, bu açıdan da entelektüelliklerinin temelini de sağlamlaştırır.


Captain Fantastic; eğitim sistemine, dinlere karşı durduğu tavırla, kapitalizm yorumuyla, sistem hakkında oldukça fazla şey söyleyen, tamamıyla doğru ve tamamıyla yanlışların olmadığı bir film. Leslie’yi adeta bir ayin şeklinde, etrafından dans ederek yaktıkları sahnede, Guns N’ Roses’ın ‘Sweet Child of Mind’ şarkısını söylemeleri hiç de tesadüf değil. Çünkü aynen şarkıda dediği gibi ‘Where do we go?/ Nereye gidiyoruz?’ sözü, sistemi sorgulatma açısından bir gönderme ama bir o kadar da umut ve ilham dolu.


*Bu yazı Gözde Dikmen tarafından yazılmıştır ve izin almadan kullanılmamasını rica ederiz.

Comments


© 2020 by Yalın Sinema

bottom of page