THE NIGHT OF THE HUNTER
- Gözde Dikmen
- 11 Nis 2024
- 3 dakikada okunur
(Dikkat spoiler/ sürpriz bozan içerir.)
İngiliz oyuncu Charles Laughton’ın kariyerindeki ilk ve tek yönetmenlik denemesi olan ‘The Night of The Hunter’, çekildiği yıl ne eleştirmenlerin övgüsünü ne de seyircinin ilgisini gösterdiği bir film olmuştu; bu durum oyuncunun yönetmenlik kariyerini sonlandırdı ama film daha sonra klasiklerin arasına girerek, kült seviyesine ulaştı.
Film, Davis Grubb’un 1953 yılında yayınlanan aynı adlı romandan uyarlanmış. Grubb’ın romanı bugün Amerikan literatüründe ‘Güney Gotik Edebiyatı’ olarak geçiyor. Bu türde verilmiş romanlarda hikayelerin birçoğu Lousiana, Mississippi, Georgia gibi ‘Deep South’ yani ‘Derin Güney’ olarak tabir edilen eyaletlerde anlatılır. Geleneksel Avrupa Gotik Edebiyatına benzer ve aynı onlardaki gibi bu hikayelerde de genelde çok sıcak veya çok soğuk bir hava hakimdir. Hikayelerin birçoğu terkedilmiş, ıssız, ya da tuhaf görünen mekanlarda geçer. Karakterlerin geçmişi bir nevi Amerika’nın da geçmişidir; depresyon çağları, kapitalist sömürü, kasaba tutuculuğu, ırkçı şiddet ve kölelik, terk edilmişlik duygusu veren bozkır topraklar ve üzerinde can sıkıcı bir hayat sürdüren lanetlenmiş insanlar, ensest, tecavüz, cinayet, intihar, iktidarsızlık, anlamı kalmamış aile kurumu, kadın dramları; yani kişisel ve toplu trajedilerle dolu, ahlaki çöküş içindeki yozlaşmış ve geri kalmış bir güney resmidir aslında bu edebiyatın ana unsuru.

‘The Night of The Hunter’ın tüm bu temaları içine alan hikayesi, zengin dulları öldürüp paralarını çalan seri katil Harry Powell (Robert Mitchum) adlı bir rahibin etrafında dönüyor. Film ve dolayısıyla roman, 1932 yılında West Virginia’da iki dul ve üç çocuğu öldüren Harry Powers adlı bir adamın gerçek hikayesine dayanıyor. Dönemine göre ve özellikle de o dönemin Amerikan sineması için hayli aykırı olan film, özellikle ışık - gölge kontrastları, dekor kullanımı, oyunculukları ve genel olarak tüm üslubu ile ‘Alman Dışavurumcu’sinemadan fazlasıyla izler taşıdığını söylemek mümkün.
‘Sağ ve sol elin hikayesini bilir misiniz? Sol el! Kabil’in kardeşine son darbeyi indirdiği eli. Sağ el! Üzerindeki damarların, doğrudan insanın ruhuna gittiğini görüyor musunuz?’; sağ ve sol elin hikayesini böyle anlatır Harry Powell ve bu yüzden de sağ elin parmaklarında‘Love’, sol elin parmaklarında ise‘Hate’yazıyordur. İki kavramın vücut bulmuş halidir bu katil. Son derece cani bir ruha sahip bu adam Tanrı’ya aşıktır ama diğer her şeyden nefret etmektedir. Tanrının emirlerini kendi çıkarına göre çarpıtmaktan da çekinmiyorken, toplumun ahlak kurallarını istediği gibi eğip büker. Manipülasyona hazır bir toplumun ‘RAHİP’in anlatacağı her hikayeye de inanıyor olması da beklenmeyecek bir şey değildir. Film bu bağlamda, kalabalığın duygu ve tepkilerinde, nasıl kolayca bir uçtan ötekine savrulacak şekilde etki altında kalabileceğini de oldukça iyi gösterirken, iyi bir toplum eleştirisi de sunuyor.

Mitchum, tüm saf kötülükleri bünyesinde toplamış görünen ve hem fanatik bir dindar hem de şeytanın kendisi olabilmeyi başaran karakteri, hem tüm kötücüllüğü ile yansıtırken hem de bu kötücüllükle birleşmiş mizahı ile oldukça etkileyici bir şekilde canlandırıyor. Bunun yanında çocuk oyunculularda dahil tüm oyunculular harika bir iş çıkarmış.
Hikayenin, oldukça bilinçli bir tasarımla bir masalı andırdığını da söylemek mümkün. Karakterlerin masallara özgü kalıplar içinde çizilmesi, belli kadrajlarda görünen örümcekten kurbağaya, baykuştan tavşana hayvan görüntüleri, kötüden kaçmaya çalışan iki çocuğun sığınacak bir anne sıcaklığının peşinde olduğu sahneler, ‘şeytandan’ kaçan çocukların kaçış aracı olarak babalarına ait sandalı kullanmaları ve senaryonun tümünün iyi ile kötü arasındaki savaşı anlatması masal havasını destekliyor. Hatta bu bağlamda bakılırsa filmi, Hansel ve Gratel gibi canavarın pençesindeki iki çocuğun hikayesi olarak özetleyebiliriz. Kar altındaki bir Noel gününde sona eren film kapanışı ile de masallara özgü bir sonun sahibi de oluyor.
‘Nehrin sularında görüntüler izleyerek ve bir katilin zarif sesinden şarkılar dinleyerek, usulca geçtik.’
PSİKESİNEMA KASIM – ARALIK 2023
*Bu yazı Gözde Dikmen tarafından yazılmıştır ve izin almadan kullanılmamasını rica ederiz.
Комментарии