top of page

IN THE FADE: ADALET ÜZERİNE

  • Yazarın fotoğrafı: Gözde Dikmen
    Gözde Dikmen
  • 21 Ağu 2021
  • 3 dakikada okunur

(Dikkat spoiler içerir.)


Fatih Akın, Avrupa Sineması’nda, Türk asıllı yönetmen denildiğinde kuşkusuz akla gelen ilk isim. Son dönem filmografisine göz atıldığında, yoğun tartışmalara sebep olan filmlerle anıldığı ortada. İlk dönem filmlerinde, kendine has bir üslup oluşturduğu ve bu üsluba göre filmlerini inşa ettiği söylenebilir. 2014 yılında çektiği ‘The Cut’ (Kesik) filmiyle kendi üslubundan uzaklaşarak politik bir söyleme geçtiği için, seyirci kitlesini oldukça şaşırtmıştı.

Altın Küre Ödülleri’nde (Golden Globe) ‘Yabancı Dilde En İyi Film’, 70.Cannes Film Festivali’nde ise Diane Kruger’a ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü kazandıran, 2017 yapımı ‘In The Fade’ filmi de içine adaleti de alarak, bu politik söylem çizgisinden devam ediyor.


Gençliğinde Neo-Naziler ile sıkça sokaklarda kavga ettiğini gururla söyleyen Akın’ın, NSU’nun (Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü) Almanya’daki azınlıklara olan saldırıları konu edinen bir film çekmesi tesadüf değil. Filmin, kendisinin Neo-Nazilere yaptığı bir misilleme olduğunu, göğsünü gere gere söyleyen yönetmenin, aynı zamanda bu filmle hali hazırda süre gelen NSU davasını da her yere duyurma ve gündemde tutma gibi bir işlevi de var. 2013 yılında başlayan, 3 NSU üyesinin yargılandığı dava (ikisi 2011 yılında intihar etmiş) hala devam etmekte. Örgütün 1998 ile 2011 yılları arasında işlediği, 10 cinayeti, 3 bombalı saldırıyı, 15 banka soygununu kapsıyor. Bu davanın bir diğer önemi ise Almanya’daki devlet kurumlarındaki ırkçılığı da gösteriyor olması, çünkü 1998 te başlayan olayların 2011 e kadar Neo-Nazilerin işlemiş olma ihtimali üzerinde durulmamış ve 2011 deki iki NSU üyesinin intiharına kadar, olayları gerçekleştirenlerin hep Türk ve Kürt asıllılar olduklarına inanılmış.


Fatih Akın ve Hark Bohm, tüm bu süreç içinde yaşananları, özellikle mağdur aileler üzerinden yola çıkarak senaryoya dökmüşler. Senaryonun temelini oluşturan, Diane Kruger’ın hayat verdiği, Katja Şekerci’nin kocası ve oğlunun hayatını kaybettiği olay ise, 2004 yılında Köln’ün Keup Sokağı’nda, Özcan Kuaför ’ün önünde bisiklete yerleştirilen, çivili bombanın, 22 kişiyi yaraladığı saldırıya dayanıyor.

AİLE…

Akın filmi 3 bölüme ayırmış. İlk bölüm olan ‘Aile’, Alman Katja ile uyuşturucu yüzünden hapiste olan, Kürt kökenli Nuri’nin (Numan Acar), hapishanedeki evlilikleri ile başlıyor. Daha sonra kısa sürede olsa mutlu bir aile tablosunu ve patlamayla gelen yoğun acıyı gösteriyor yönetmen seyirciye. Eşini ve çocuğunu aynı anda kaybeden karakterin yaşadığı acı, seyirciyi derinden etkileyecek, hatta daraltacak kadar yoğun ve gerçekçi. Akın’ın bu yoğunluğu rahatça aktarabiliyor olmasındaki en büyük etken kuşkusuz ki Diane Kruger’ın müthiş performansı.


ADALET…

‘Adalet’ isimli ikinci bölüm, uzun ama sürükleyici dava sahnelerini içeriyor. Bu bölüm, avukatların içine girdiği, kendi tarafları bakımından adaletin sağlanması üzerine girdikleri yarış ve Almanya’daki adalet sisteminin, nasıl işlediğinin gözler önüne serilmesi bakımından oldukça sürükleyici. Sanıkların avukatının, sürekli Nuri’nin geçmişini ortaya koyarak gerçekleri çarptırmaya çalışması ve buna karşılık Katja’nın avukatının ‘Müvekkilimin eşi mahkum değil kurban!’ sözü bu bakımdan film içinde en vurucu sözlerden biri. İlk bölümde gerek çekim tekniğiyle olsun, gerek Katja’nın duygusal yoğunluğu olsun, bu süreç içinde karakterle o kadar fazla özdeşleşiyor ki seyirci, onunla birlikte kinleniyor, öfkeleniyor, adalet arayan kişi konumuna giriyor ve bu bağlamda hissedilen gerilim artıyor. Bu bölümde yönetmen oldukça başarılı, hatta Hollywood filmlerini aratmayacak kamera teknikleri ve kadrajlar kullanmış.


DENİZ…

Son bölüm olan ‘Deniz’ ise, daha çok Katja’nın yüzleşmesi ve kabullenişi üzerine kurulu, zihnindeki duvarı yıkmasıyla ilgili. Akın’ın zekice kurguladığı ‘twist son’ ise oldukça etkileyici.


‘In The Fade’, dünyada belirli ülkelerde yükselen aşırı sağ partilerin ve bunların ırkçı söylemlerinin, göçmen karşıtlığının, Neo-Nazi’lerin yükselişinin göründüğü gibi olmadığını ortaya koyan nadir filmlerden biri. Akın, Katja’ya ve avukatına özellikle kritik anlarda söylettiği repliklerle, filmin sonunda açıkça gözümüze sokarak yaptırdığı hareketle, oldukça cesur ve net bir çizgide duruyor.


*Bu yazı Gözde Dikmen tarafından yazılmıştır ve izin almadan kullanılmamasını rica ederiz.

Comments


© 2020 by Yalın Sinema

bottom of page