top of page

THE HANDMAIDEN (HİZMETÇİ)

  • Yazarın fotoğrafı: Gözde Dikmen
    Gözde Dikmen
  • 16 Eyl 2020
  • 3 dakikada okunur

TAHAKKÜM VE CİNSEL HAZ ÜZERİNE

(Dikkat spoiler/sürpriz bozan içerir.)

İntikam üçlemesinin ikinci filmi 2003 yılı yapımı “Oldboy” (İhtiyar Delikanlı) ile dünya çapında üne kavuşan, Güney Kore’nin yetiştirdiği en iyi yönetmenler arasına giren Park Chan-Wook, 2016 yılı yapımı erotik psikolojik gerilim tarzındaki “The Handmaiden” (Hizmetçi) ile ilişkileri tahakküm ve cinsel haz üzerinden irdeliyor.

İlk gösterimi 69. Cannes Film Festivali’nde olan “The Handmaiden” (Hizmetçi) Altın Palmiye için yarışmış, Vulcain En İyi Sanat Yönetimi ödülünü almıştı.


Farklı bakış açılarıyla üç ayrı bölümden oluşan “The Handmaiden” (Hizmetçi), Sarah Water’ın “Fingersmith” romanından uyarlanmış. Yönetmen romanın arka planındaki 19.yüzyıl Victoria Dönemi İngiltere’sini alıp, 1930’ların başında Japonya işgali altındaki Kore’ye dönüştürmüş.


Film, hayatını yankesicilik, dolandırıcılık ve bebek tacirliği ile kazanan Sook-Hee’nin (Kim Tae-Ri), Japon Kont gibi davranan bir sahtekar olan Kont Fujiwara (Ha Jung-Woo) aracılığıyla, zengin üst sınıf Japon Leydi olan Hideko’nun (Kim Min-Hee) hizmetçiliğini yapmak için görkemli malikanesine gitmesiyle başlıyor. Sook-Hee’nın amacı Hideko’nun Kont’a aşık olmasını ve evlenmesini sağlamaktır. Bu sayede Kont tüm mirası ele geçirerek, Leydi’yi akıl hastanesine kapatacaktır. Bunun yanında Hideko’nun servetine göz diken sadece Kont değildir, ölen teyzesinin kocası, baskıcı Koreli Kouzuki’de (Jo Jin-Woong) onunla evlenmek istemektedir. Hideko, Kouzuki’nin baskıcı, şiddet dolu tutumu yüzünden küçük yaştan itibaren, İngiliz ve Japon mimarisini bir arada barındıran görkemli malikanesinde tutsak gibi yaşamaktadır.

Çetrefilli ve Sürprizlerle Dolu Bir Olay Örgüsü….

İlk bölüm Sook-Hee’nin sınırlı bakışıyla seyirciye veriliyor ve iki kadının cinsel haz üzerinden gösterilen ilişkisi, filmin tümünün bu şekilde geçeceği izlenimini verse de, bölümün sonunda yönetmen seyircinin altındaki halıyı çekerek, hem şaşkın bırakıyor hem de merakı daha çok arttırıyor. İkinci bölümde aynı olay örgüsü bu sefer Hideko’nun bakışıyla veriliyor ve yönetmen aslında onun ilk bölümde Sook-Hee’nin gördüğü gibi masum ve saf olmadığını gösteriyor.


Çetrefilli ve sürprizlerle dolu bir olay örgüsüne sahip “The Handmaiden” (Hizmetçi) de; karakterlerin gerçekte kimi oyuna getirdikleri, çevrilen entrikalar, asıl tuzağa düşünenin kim olduğu üçüncü ve son bölüme kadar netleşmiyor. Arka plandaki Japon – Kore gerginliği tarihi açıdan filme çok yansımasa da karakterlerin daha derin olmasına katkı sağlıyor. Park Chan-Wook, karakterlerini iyi-kötü diye ayırmaktan ziyade, eksikliklerini belki de zayıflıklarını daha fazla öne çıkarıyor. Bu zayıflıklar üzerinden özellikle erkek karakterleri fazlasıyla vurguluyor.


“The Handmaiden” (Hizmetçi), sırlarla dolu büyük malikanede, eve hapsolmuş kurban ve ona zulmeden kötü adamdan oluşan alışılmış Gotik konudan farklı bir boyuta geçiş yapıyor. Çünkü burada kurtarıcı bir erkek değil, bir kadın. Ataerkil bir yapıya başkaldırıyı simgeleyen lezbiyen arzu, hem Sook-Hee’nin, hem de Hideko’nun erkeklerin boyunduruğundan kurtulup, özgürleşmelerinin simgesini oluşturuyor. Park Chan-Wook da bu ilişkiyi herhangi bir kısıtlama koymadan tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Toplumsal Cinsiyet Rollerini Sorgulamaya Açan Bir Film…

Hideko’nun hem günlük rutininin bir parçası olan, hem de bazı geceler kimonosunu giyip bir grup soylu erkeğe pornografik kitap okuma seansları, çocukluğundan itibaren nasıl bir cinsel tahakküme ve istismara maruz kaldığını gösteriyor. Sadomazoşist fantezileri barındıran kitapları okurken erkek bakışının hedefi olan Hideko, cinsel fantezi nesnesine dönüşüyor. İkinci bölümün sonuna doğru Sook-Hee, Kouzuki’nin itinayla baktığı pornografik kitap koleksiyonunu öfkeyle paramparça ederken, işte tam da bu - kadını erkeğin hazzı için cinsel objeye dönüştüren/ indiren - ataerkil düzene saldırıyor. Tüm bunlar göz önüne alındığında “The Handmaiden” (Hizmetçi) toplumsal cinsiyet rollerini sorgulamaya açan bir film durumuna geliyor.


Özgürleştirici bir simge olarak gösterilen iki kadının birbirine duyduğu arzunun aksine, heteroseksüel arzu, kadını ezen, aşağılayan, şiddet içeren bir arzu olarak sunuluyor. Filmin üçüncü bölümünde Kont’un Hideko’ya söylediği “Kadınlar en büyük hazzı zorla sahip olununca alırlar, okuduğun kitaplardan biliyorsundur zaten.”cümlesi bu durumu kanıtlar niteliğe dönüşüyor. Annesiz büyüyen iki kadının, bu eksikliği filmin bir çok yerinde görülüyorken, baba eksikliğinden yakındıkları asla duyulmuyor. Filmdeki tek baba figürü denilebilecek olan Kouzuki, şiddet içeren, sapkın ve karikatürvari gülünç bir karakter. Kouzuki’nin filmin sonunda, tuzağa düşürmeye çalışırken tuzağa düşen konumundaki Kont’a uyguladığı işkence sahnesi onun cezalandırıcı, zalim, sapkın ve bir o kadarda gülünç baba imajını daha da pekiştiriyor.


Park Chan-Wook filmin sinematografi kısmında da harika işler yaratmış. Göz alıcı bir renk paleti ortaya koyan yönetmen, karakterlerin ağır bastığı senaryoyu dinamik kamera kullanımları ile daha da hareketli kılıyor. Kostüm, makyaj ve detaylarla süslenen belirli kadrajlar, adeta usta işi bir tabloya dönüşüyor.


Tüm bunlarla birlikte “The Handmaiden” (Hizmetçi), merak uyandıran kurgusu ve görselliğiyle, erotizm ve gerilim dozu yerli yerinde kullanılan kaliteli bir yapıma dönüşüyor.


PSİKESİNEMA MAYIS – HAZİRAN 2017


*Bu yazı Gözde Dikmen tarafından yazılmıştır ve izin almadan kullanılmamasını rica ederiz.

Comments


© 2020 by Yalın Sinema

bottom of page